18 Ekim 2022 Salı

 

‘’Gidecek hiçbir yerimin olmaması gerçekten çok kötü’’ diye geçirdi içinden gecenin üçünde. ‘’Gidecek yerin var’’ dedi yanındaki kadın. ‘’Gidecek kimsen yok.’’ ‘’Neden böyle oldu?’’ diye sordu. ‘’Sen yaptın’’ dedi kadın. ‘’Çevrendeki herkesi teker teker uzaklaştırdın kendinden. Sen kaçmadın, onların kaçmasına izin verdin. Hatta yardım ettin gitmeleri için.’’ ‘’Bile isteye yapmadım’’ dedi ve kalan son sigarasını yaktı. ‘’Kandırma kendini’’ dedi kadın. ‘’Her şeyin farkında olduğunu en iyi sen biliyorsun.’’ ‘’Dört gün önce’’ dedi. ‘’İlk defa intihar etmeyi düşündüm.’’ ‘’Biliyorum’’ dedi kadın. ‘’O yüzden buradayım.’’  ‘’Ne yapmam gerekiyor?’’ diye sordu. ‘’İnsanları kendinden uzaklaştırdın diye intihar etmeyeceğini ikimiz de çok iyi biliyoruz’’ dedi kadın. Ardından iki sigara çıkarıp yaktı, birini adama verirken; ‘’Ölmeyi istiyorsun çünkü artık saklayamıyorsun kendini, kimseyi istemiyorsun yanında. Yanında olmasını en çok istediğin insanı bile yeterince istemiyorsun, kendini kandırıyorsun. Parkta bira içerken o kızı düşlemen daha çok hoşuna gidiyor yanında olmasından.’’ Bir süre sessiz kaldılar. Yaşadıkları en gürültülü sessizliği kadın bozdu ve ‘’Ölmemek için hiçbir sebebin yok’’ dedi. ‘’Ama yaşamak için var’’ diye karşılık verdi adam. ‘’Yaşamak diye adlandırdığın şey’’ dedi kadın. ‘’Yok olmaya her gün bir adım daha yaklaşmak sadece.’’ Adam cevap veremedi, kalktı ve pencereyi açtı. Oturdukları mutfak yavaş yavaş soğumaya başladı. ‘’Ölümden kaçma’’ dedi kadın. ‘’Benden kaçma.’’ ‘’Ya ölmeyi istemiyorsam?’’ diye sordu. Tekrardan sigara yaktı. ‘’İstemeseydin bu gece beni çağırmazdın’’ dedi kadın. ‘’Hala kendini kandırmaya çalışıyorsun.’’ ‘’İnsanlar kendilerini kandırmıyor mu?’’ diyerek sitemli bir çıkış yaptı adam. ‘’Bir tek benim mi kandırmam suç?’’ ‘’Çevrendeki insanlara bakmadın mı hiç?’’ dedi kadın. ‘’Hepsinin en derin mutsuzluklarında bile mutluluk kırıntıları var. Senin ise en mutlu olduğun anlarında bile içini yas bürüyor, kafanı yastığa koyduğunda huzursuz hissediyorsun. Çünkü mutluluğa inanmıyorsun, mutsuzluğa da inanmıyorsun. Tek inandığın ölüm.’’  ‘’Peki intihar korkakların işi değil midir?’’ diye sordu adam. ‘’Hayatta kalmak korkakların işidir’’ dedi kadın. ‘’Bu hayatta yapılacak en cesur eylem insanın kendi kararıyla kendini öldürmesidir. İnsanlar özgürlük adı altında yüz yıllardır zırva masallar anlatıyorlar. Özgürlük diye bir şey yok. Özgür olduğun tek an, hayattan kendini kopardığın an.’’ ‘’En büyük korku olan ölüm korkusunun üstüne gidiyorsun çünkü’’ dedi adam. ‘’Yavaş yavaş bir şeyleri kavramaya başladın’’ dedi kadın. Kadının adama gülümsemesiyle birlikte adam daha da üşümeye başladı. Kalkıp pencereyi kapattı, bir bardak su içti ve kadının paketinden bir tane daha sigara çıkarıp yaktı. ‘’Korkuyorum’’ dedi. ‘’Belirsizlikten çok korkuyorum.’’ ‘’Hayat belirsizliktir’’ dedi kadın. ‘’Hayattan korkuyorsun, ölümden değil.’’ ‘’Peki bu gece ölmezsem ileride hiç mi mutlu olamayacağım, hiç mi güzel günler göremeyeceğim?’’ dedi adam. ‘’Göreceksin elbette. Çok güzel zamanlar, hisler yaşayacaksın. Hayatına çok güzel insanlar girecek, çok mutlu olduğun anlarla dolu olacak hayatın’’ dedi kadın. ‘’Ama kalbin hep kırık olacak. Nefes alarak geçirdiğin her saniyenin sonunda farkında olmadan biraz daha ölmek istediğini anlayacaksın. Tüm hayatın boyunca yaşadığın derin huzursuzluk hali artık katlanılmaz noktaya gelecek, tüm vücudunu bir virüs gibi kaplayacak. Daha çok alkol, sigara ve uyuşturucu tüketeceksin. Yeni kadınlar girip çıkacak hayatına ama şuana kadar gelenlerde olduğu gibi sana dayanamayıp gidecekler eninde sonunda. Daha sinirli olacaksın, daha katlanılmaz olacaksın. Çevren daha fazla şikâyetçi olacak senden. Hiçbir işte dikiş tutturamayacaksın. Oturup boktan kitaplar ve şarkılar yazıp kendini tatmin etmeye çalışacaksın ki şunun farkındasın; bu hayatta somut veya soyut hiçbir şey seni asla tatmin etmeyecek günün sonunda. Geçmişe bağlı kalacaksın, yarına gözlerini kapatacaksın. Sevdiğin kadar asla sevilmeyeceksin ve sevildiğin kadar da asla sevmeyeceksin. İnsanlar senin için sadece zaman geçirdiğin birer araç olarak kalacak. Hiçbir insanın yanında kendini rahat hissetmeyeceksin. Kayıtsızlığın şiddetle artacak, çoğu insanın hoşuna gidecek bu durum ama bir şeyler hissetmeyi şimdikinden de çok isteyeceksin. Çünkü hala bir şeyler hissedebiliyorsun, ölüm gibi. İleride ölümü bile hissedemeyeceksin.’’ Adam oturduğu sandalyeden kalktı, lavaboya gidip elini yüzünü yıkadı ve aynada uzun uzun kendini izledi. Hayatı boyunca ilk defa ayna karşısında gülümsedi ve mutfak kapısının önünde durdu. ‘’Gelmiyor musun?’’ dedi kadına. Beraber odaya geçtiler, kapıyı kapattılar. Kadın adamı dizlerine yatırdı, saçlarını okşamaya başladı. Adamın yavaş yavaş uykusu geliyordu. Asla uyanamayacağını bildiği halde derin bir uykuya daldı, bir daha uyanmamak üzere...

11 Ekim 2022 Salı

 

Korkarak girdi bardan içeri, belirsiz bir davet ve rock’n roll vardı…

Korkarak çıktı bardan, belirsiz bir lodos ve yeni bir kadın vardı.

Hangisi daha çok acıttı, anlayamadı…

                                                                      Kaan Çaydamlı-KTN

 

 

 

‘’Bırakmana gerek yok derken…’’ diyor Esin. ‘’O kadar yolu yürüme diye demiştim.’’ ‘’Fark etmez’’ diyorum. Bunları konuşurken aynı zamanda Esin'e yeni keşfettiğim şarkıları dinletiyorum. Kapının önünde sarılıyoruz. Anahtarı geçirip apartmana girdiğini gördükten sonra kulaklığımı takıyorum ve geldiğim yolu geri yürümeye başlıyorum. Çalan şarkı ‘’Cold Little Heart.’’ Berbat hissetmeye başlıyorum, nedenini bilmiyorum. Bizimkilerin yanına geri geldiğimde patsolarının son ısırıklarını alıyorlar. ‘’İyi misin?’’ diye soruyor Beyza. ‘’Yarrak gibiyim’’ diyemiyorum. Bir sigara yakıp ‘’İyiyim’’ diyorum. Sigaralarını içtikten sonra kalkıyor Erge’yle Beyza. Aslı da bir saat falan yanımda durabileceğinden bahsediyor, malum cumartesi gecesini benim yüzümden harcamak istemiyor. İki bira alıp parka geçiyorum. İlk biranın ortalarındayken telefonum çalıyor. Arayan arada görüştüğüm kızlardan biri. ‘’Buluşup bana geçelim mi?’’ diyor. ‘’Yarım saate amfinin oralardayım.’’ ‘’Olur’’ diyorum ve biramı hızlıca içiyorum. Esin'e her mesaj atmak veya aramak istediğimde başka kızların kollarında buluyorum kendimi son zamanlarda. Yazsam gündelik şeylerden başka soracak bir şeyim yok, arasam zaten iki saat önce beraberdik. Konuşmayı çok istesem de kuracak cümlem yok. Biraları bitirip tekele giriyorum. İki bira daha ve tekli prezervatif alıp amfiye geçiyorum. Kız çoktan gelmiş. Yanına gider gitmez sarılıp dudağımdan öpüyor, ceketimi düzeltiyor. Evine girene kadar neredeyse hiç konuşmuyorum. Tek istediğim kızı sikmek ve ardından parka geri gelip içmeye devam etmek. Duşa giriyor, ben de koltuğa geçip biramı açıyorum. Ev fazlasıyla kasvetli, ya da ben öyle görmek istiyorum. Çıkana kadar birayı bitiyorum. Tam kurulanmamış vücuduyla oturuyor yanıma. Elimi alıp bacağına koyuyor, yavaş yavaş okşamaya başlıyorum. Sigaramdan son nefesi çekip küllüğe atıyorum ve boynunu öpmeye başlıyorum. Oradan dudağına geçiyorum ve tişörtünü çıkartıyorum, sütyen giymemiş. Ardından yatıyorum ve sakso çekmeye başlıyor. Bir sigara daha yakıyorum.  Eğer aceleniz varsa maksimum sakso süresi bir sigara içimi kadar olmalıdır, boşa zaman kaybetmek istemiyorum. Sigaranın ortalarına doğru ‘’Dişlerine dikkat et’’ diyorum. Sigaramı söndürüyorum ve kızı doğrultup biraz daha öpüyorum. Ardından kucağıma alıyorum. On altı dakika kırk sekiz saniye sonra boşalıyorum. Kız bir anda ‘’Ben artık aşık olmak istiyorum’’ diyor. Cevap vermeden buzdolabına gidip kalan son biramı açıyorum. ‘’Sevmek sevilmek istiyorum’’ diyor. Konu bana ne zaman gelecek acaba diye düşünmeye başlıyorum. ‘’Mesela sen…’’ diyor. ‘’Sevgili olur muydun benimle? Olmazdın, ilişki istemiyorsun çünkü.’’  ‘’Doğru insan daha karşına çıkmamıştır’’ diyerek yalan söylüyorum. Doğru insan diye bir şey yok, hepimiz birer yanlışız. Sigaramın bittiğini fark ediyorum ve bunu bahane ederek evden ayrılıyorum. Yeni boşalmış, hafif alkollü ve sigarasızım. Parka doğru dönerken telefonum titriyor. Yeni tanıştığım bir kız ‘’Bu gece görüşelim mi?’’ diyor. ‘’Olur’’ diyorum ve kızın yanına gidiyorum. Tekelden ikişer bira daha alıp yürüyerek içmeye başlıyoruz. Saat gece üçe doğru geliyor, yorgun hissediyorum. Kız sürekli bir şeyler anlatıyor, sanırım onun da kafası güzel. İkinci biramı açıp bir sigara daha yakıyorum. Gün içindeki kaçıncı ikinci biram olduğunu hatırlamaya çalışırken ‘’Evime geldik’’ diyor kız. ‘’Güzel’’ diyorum. ‘’Geceyi burada mı noktalıyoruz?’’ ‘’İstemezsen noktalamayız’’ diyor özgüvenli bir şekilde. ‘’Noktalamayalım o zaman’’ diyorum ve eve beraber giriyoruz. Bu ev daha da kasvetli geliyor gözüme. Işıkları kapatıp tütsü yakıyor. Duvardaki Woodstock 69 posteri dikkatimi çekiyor. ‘’Orada olmayı ister miydin?’’ diyorum. ‘’Orası neresi ki?’’ diyor. ‘’Boş ver diyorum.’’ Yanıma oturuyor ve hafif hafif öpmeye başlıyor beni. Romantizm kaldıracak noktada olmadığım için kızın dudağına yapışıyorum hemen. Önce benim üstümü, ardından kendi üstünü çıkartıyor. O süre zarfında pantolonumun kemerini çözüyorum. Fermuarı kendisi açıyor, eliyle hafifçe yokluyor ve sakso çekmeye başlıyor. Bir öncekine göre daha profesyonel olması gözümden kaçmıyor. Bir an durup ‘’En son ne zaman seks yaptın?’’ diye soruyor. Duvardaki saate bakıp ‘’Aşağı yukarı üç-dört saat önce’’ diyorum. Gülerek ‘’Çok piç bir çocuksun’’ diyor ve yatak odasına götürüyor beni. Yatağa gireceğimizi zannederken ters köşe yapıp kızı kapıya yaslıyorum ve içine giriyorum. ‘’Yoruldum’’ diyorum ve yatağa geçiyoruz, üstüme yerleşiyor. Yirmi iki dakika kırk beş saniye sonra boşalıyorum. Birazdan gideceğimi söylüyorum, kalmam için zorlamaması içimi rahatlatıyor. Dışarı çıktığımda Esin'in evinin bir sokak üstünde olduğumu fark ediyorum. Bir sigara yakıp kulaklığımı takıyorum. Hava yavaş yavaş aydınlanmaya başlıyor. ‘’Bir gün daha sona erdi’’ diyorum içimden. Doug Blair soloya giriyor…

İki Adam Dört Bira

  Sıcak bir yaz gecesinde iki yakın arkadaş bara otururlar, iki bira söylerler. Biralar gelene kadar pek konuşmazlar, tek iletişimleri çakma...